
Kalça Kemiğindeki Değişim Aldatmacası
Sena Akçer yazısında sürüngenlerin kalça kemiklerinde önemli bir farklılaşma yaşandığını, ilkel sürüngenlerde ayaklar yanlara doğru açılırken dinozorlarda bunun yere düz ve sağlam basacak şekilde geliştiğini iddia etmektedir. Ancak Akçer'in bu iddiası hayali bir spekülasyondan ibarettir. Gerçekte kalçanın bir formdan diğerine evrimleştiğini gösteren hiçbir bilimsel kanıt bulunmamaktadır. Ayakların yana doğru açılmasını sağlayan kalça yapısı ile yere düz basmayı mümkün kılan kalça yapısı aslında morfolojik olarak iki izole noktadır. Akçer, hikayeleştirici bir anlatıma başvurmakta ve "farklılaşma", "gelişim" gibi kelimelerle bunlardan evrimsel bir masal üretmektedir. Dolayısıyla Akçer'in bu iddiası, bilimsel görünümüyle aldatıcı olan ancak gerçekte hayalgücü ve önyargıya dayanan bir spekülasyondan ibarettir. Harvard Üniversitesi'nden paleontolog Stephen J. Gould, evrimcilerin spekülatif iddiaları bilimsel gerçekler olarak yaygınlaştırmasnın yanıltıcılığını şu sözlerle itiraf etmiştir: "Evrim biyolojisi, anatomi ve ekolojiyi kayıtlandıran ve sonra hangi kemiğin neden o şekilde göründüğü ya da bu canlının neden orada yaşadığıyla ilgili tarihsel veya adaptasyonla ilgili açıklamalar üretmeye çalışan, spekülatif bir argüman şekliyle ciddi derecede engellenmiştir. Bilim adamları bu masalların hikaye olduğunu bilirler; maalesef, bunlar profesyonel literatürde fazlasıyla ciddi ve gerçeksel alınırlar. Daha sonra bunlar [bilimsel] 'gerçekler' haline dönüşür, popüler literatüre girerler." (Stephen Jay Gould, "Introduction," in Björn Kurtén, Dance of the Tiger: A Novel of the Ice Age (New York: Random House, 1980), xvii-xviii) Akçer'in bataklıklarda yaşayan ve dinozorlarla krokodillerin sözde akrabası theodontia'larla ilgili iddiası da aynı şekilde hayali bir hikayeden ibarettir. Akçer, Gould'un yukarıdaki sözlerinde dikkat çektiği gibi önce anatomiyi ve ekolojiyi (canlının yaşam alanını) kayıtlandırmakta sonra da iki ayaklılığa adaptasyon masalı anlatmaktadır: "Bataklıklarda yaşayan ve dinozorlarla krokodillerin akrabası olan theodontia'lar, karaya çıkıp ayakları uzadıktan sonra, bipedalizme (iki ayaklılık) geçtiler. Arka ayakları kısa olduğu için, hareket edebilmek için önceleri sürünmeleri gerekiyordu. Hızlı koşma denemelerinde ön ayaklar işe yaramadığı için sonunda ayağa kalktılar. arka ayakların uzamasıyla birlikte, enerji kullanımları, buna paralel olarak da vücut sıcaklıkları artış gösterdi. Eğer bir canlının bacakları kısa olursa, sürünerek hareket eder ve enerjisi bitince de hareket edemeyeceği için yatar." Gerçekte Akçer bu anlatımların hikayeden başka birşey olmadığını bilmektedir. Ancak ne var ki teorilerini savunmaya çalışan evrimcilerin elinde hayali hikayelerden daha güçlü anlatımlar bulunmamaktadır ve evrime olan körü körüne inançlarını savunmak için bunları kullanmayı bir zorunluluk olarak görmektedirler.
Sürüngenlerden Memelilere Geçiş Aşamaları Masalı
Akçer yazısında bir evrimci hikayeden bir diğerine serbestçe gezinmekte, imkansız senaryoları bir iki cümleyle masallaştırıp geçiştirivermektedir. Örneğin, sürüngenlerden memelilere olan hayali geçişin üç aşamalı olduğunu; önce kılların ortaya çıktığını, sonra ısı toplamak için bir kısım yardımcı organların geliştiğini ve son olarak kuşların ve dinozorların tüy geliştirdiğini öne sürmektedir. Gerçekte bunlar, bilimsel dayanaktan tümüyle yoksun, körü körüne benimsenmiş iddialardır. Bu iddialara dair birkaç bilimsel yayına göz atarak Akçer'in yorumlarının gerçekçilikten ne denli uzak ve dogmatik olduğunu kolayca görebiliriz.
a) Memeli Kıllarının Evrimi Aldatmacası
Memeli kılları, bir sap, kök ve foliküle (kılın derideki yuvası) sahip, özgün ve kompleks yapılardır. Evrimciler memeli kıllarının sürüngenlerin pullarından evrimleştiğini kabul etseler de bu ikisi hem çok farklı yapılardır hem de böyle bir evrimi haklı çıkarabilecek bilimsel ve paleontolojik kanıt yoktur. Kıllar fosillerde, özellikle de reçine içinde çok iyi korunmuş örneklere sahiptir. Ve bunlar günümüz memeli kıllarının tüm karakteristik özelliklerini sergileyen, hiçbir şekilde ara form izi taşımayan yapılardır. Nitekim "Evolution: A Theory in Crisis" (Evrim: Kriz içinde bir teori) kitabının yazarı ünlü moleküler biyolog Michael Denton da "Omurgalılarda kıl veya derideki herhangi başka bir yapı arasında geçiş formu olarak düşünülebilecek hiçbir yapı bilinmemektedir" diyerek bu gerçeğe işaret etmektedir. (Michael Denton, Evolution: A Theory In Crisis, 1986, s. 106)
b) Isı Toplamak İçin Yardımcı Organlar Aldatmacası
Sürüngenler soğuk kanlı, memeliler ise sıcak kanlı canlılardır. Memeliler enerjilerini kendi bedenlerinde muhafaza edebilir, sürüngenlerde olduğu gibi güneş ışığından sürekli beslenmeye gerek duymazlar. Hareketlilik, dolayısıyla metabolizma oranları açısından bu iki tip canlı belirgin farklılıklar sergiler. Farklı hormonal aktivitelere ve iç dengenin korunması için farklı fizyolojik sistemlere dayanırlar. Sürüngen soyundan bir canlının, daha sonradan memelilerde bulunan ve ısıyı muhafaza etmekle görevli olan herhangi bir organ geliştirdiğine dair de hiçbir bilimsel bulgu bulunmamaktadır. Nitekim Denton'ın yukarıdaki sözlerinden de anlaşıldığı gibi memelilerde vücut ısısını düzenleyen organlardan biri olan derinin hiçbir araformu bilinmemektedir. Dahası, sürüngenler yumurtlayarak, memeliler ise doğurarak yavrularlar. Memeliler plasenta ve kese olarak bilinen özgün ve kompleks doğum organlarına sahiptirler ve bunların sürüngen bir atadan başlayarak aşamalı olarak kazanıldığına dair hiçbir bilimsel kanıt bulunmamaktadır.
c) Kuşların ve Dinozorların Tüy Geliştirdiği Masalı
Akçer, hayal alemine oldukça derin bir dalış yapmış olmalıdır çünkü literatürde tüylerin kökeni hakkında belirtilen somut gerçeklere dahi gözlerini tümüyle kapadığı anlaşılmaktadır. Kuş tüyleri son derece kompleks olduğu için, böyle bir yapının evrimini gösteren birçok ara form bulunması gerekir. Ancak böyle bir ara geçiş formu bulunmamaktadır. Bu gerçek Nature dergisinde şöyle itiraf edilmektedir: "Tüyler kompleks yapılardır. Kuş fosili kayıtlarında aniden belirişlerinin açıklanması zordur, çünkü fosil kayıtlarında hiçbir ara geçiş yapısına rastlanmamıştır." (Xing Xu, Zhi-Lu Tang, Xiao-Lin Wang, "A therizinosauroid dinosaur with integumentary structures from China", Nature 399, 350 - 354 (1999)) Görüldüğü gibi Akçer, bilimsel bulguların koyduğu engelleri yok saymakta, evrime körü körüne bir inançla bağlı olduğunu göstermektedir. (Tüylerdeki indirgenemez komplekslik, bu yapıların evrimi senaryosunu imkansız kılmaktadır. Bu konuda daha fazla bilgi için bkz. Darwinist Propagandanın Çürük temelleri: Kanatların İndirgenemez Kompleks Yapısı Evrimi Yalanlıyor - Kanatların İndirgenemez Kompleks Yapısı Evrimi Yalanlıyor)
Dogmatizmin Böylesi!
Akçer, körü körüne iddialar serisinin bir diğer halkasında kuşların evrimi senaryosuna kalça yapısı açısından bakmakta ve evrimcilerin, aleyhteki delilleri örtbas etmede ne kadar ısrarlı olduklarını, aleyhteki deliller ne kadar güçlü olursa olsun teorilerine bağlılıktan vazgeçmeyeceklerini göstermektedir. Evrimciler, kuşların theropod dinozorlar grubundan evrimleştiğini kabul etmektedirler. Ancak theropodlar, kalça anatomileriyle böyle bir evrimsel senaryoyu yalanlamakta, evrimciler adına bariz bir çelişki ortaya koymaktadırlar. Dinozorlar, kalça kemiklerinin yapısına göre iki temel gruba ayrılırlar: Saurischian (sürüngen-benzeri kalça kemerliler) ve Ornithischian (kuş-benzeri kalça kemerliler) grupları. Ornithischian grubundaki dinozorların kalça kemikleri kuşlara gerçekten çok benzerdir ve bu nedenle bu ismi almışlardır. Ancak diğer yönlerden kuşlara hiç bir benzerlik göstermezler. Bu yüzden evrimciler, theropodların dahil oldukları Saurischian (sürüngen-benzeri kalça kemerliler) dinozorlarını "kuşların atası" saymak zorunda kalırlar. Oysa, tanımdan da anlaşılacağı gibi, bu dinozorların kalça kemiği yapısı kuşlara benzerlik göstermemektedir. (Duane T. Gish. Dinosaurs by Design. Master Books, AR, 1996. s. 65-66) Dolayısıyla, evrimcilerce kuşların atası olarak gösterilen dinozor grubu, kalça yapısıyla bu iddianın lehinde değil aleyhinde bir kanıt oluşturmaktadır. Bakalım Akçer bu aleyhteki kanıt hakkında nasıl bir yorumda bulunmaktadır: Ornithischia, saurischia. Biri kuşlara diğeri sürüngenlere benzeyen bu iki türün kalça kemikleri birbirlerinden çok farklı. İşin ilginç yanı ise zaman içinde bugünkü kuşların, sürüngen kalçalılardan evrimleşmiş olması. Görüldüğü gibi Akçer iki kalça formunun farklılığını onaylamakta, ancak yine de evrim aleyhindeki bu durumu görmezden gelip "işin ilginç yanı" gibi bir ifadeyle konuyu geçiştirmeyi tercih etmektedir. "Nasıl olmuşsa olmuş, imkansız olan gerçekleşmiş" anlamına gelen bu sözler ise Akçer'in dogmatizminin vehametini bir kez daha gözler önüne sermektedir. Gerçek Doğa Tarihi Yaratılışı Destekler Akçer'in Focus dergisinde yayınlanan yazısı, evrimcilerin yazdığı doğa tarihinin, gerçeklere rağmen ve görmek istedikleri gibi üretilmiş hayali bir masaldan ibaret olduğunu bir kez daha göstermektedir. İster dinozorlar, ister genel olarak sürüngenler, memeliler veya kuşlar olsun; canlı grupları arasında hiçbir geçiş formu bulunmamaktadır. Ve bunlar, sahip oldukları özgün yapılarla fosil kayıtlarında aniden ve kusursuz olarak ortaya çıkmaktadırlar. Oxford Üniversitesi Zoolojik Kolleksiyonlar Yöneticisi Tom Kemp, Fossils and Evolution (Fosiller ve Evrim) isimli 1999 basımı kitabında bu durumu şöyle kabul eder: Yeni canlı kategorileri hemen hemen tüm durumlarda fosil tabakalarında belirleyici karakteristikleri zaten mevcut olarak ve bilinen atasal grupları olmaksızın çıkar. (TS Kemp [Curator of Zoological Collections], Fossils and Evolution, Oxford University, Oxford Uni. Press, s.246, 1999) Bu sözler, fosil kayıtlarının yaratılışla uyumunu tüm gerçekliğiyle ortaya koymaktadır. Canlıların kademeli olarak gelişmemişler, Yüce Allah tarafından yoktan ve kusursuz olarak yaratılmışlardır. Evrim teorisi ise bu gerçeğin üstünü örtmek için bilimsel görünüme büründürülen bir aldatmacadan ibarettir. Akçer'i fosil kayıtlarının yaratılışı desteklediğini kabullenmeye ve evrim yanılgısına son vermeye davet ediyor, Focus dergisine de bu aldatıcı propagandaya son vermesi çağrısında bulunuyoruz.